HAYATA DAİR

 BAZEN KÜCÜK MUTLULUKLAR DA VARDIR

   Küçük derelerdir büyük nehirleri oluşturan
Küçük mutluluklar küçük küçücük derelerdir
Büyük nehri ararken üzerinden atladığın
Arkana dönüp de bakmadığın
Küçük mutluluklar...
Çıtır çıtır simittir çayın yanında
Aniden radyoda çıkan şarkı
Kar yağınca tatil olan okul
Başarılı bir rejimin birinci günü
Sokakta sevebildiğin bir kedi
Yürüyen güvercinin kafası
Tenekedeki fesleğen
Kurumuş çamaşırlar belki bir kış ikindisi
Geri gelen elektrik
Babanın hikayeleri,annenin yemekleri
Tamir ettiğin alet
Yeşil tişörtün yatarken giydiğin
Bir dostunun başarısı neler çektiğini bilmediğin
Elini sımsıkı tutan minicik el
Dudağında ıslık yürüdüğün yol
Birden çıktığın yolculuk
Sana açılan kapılar
Sana kapıyı açanlar
Hoş gelenler
Hoş buldukların
Yalnız kalabilmek dilediğinde
Kavuşabilmek özlediğinde.....

Bazen suskunluk kelimelerden daha çok şey anlatır ya...İşte öyle bir şey..Kendime ,çevreme yani pozitif elektrik vermek istediğim herkese....
Geçen gün bakkala girdim.Bizim bakkal,yaşlı bir amcayla sohbet ediyordu.Konu:"YTL"...Amca iyi olduğundan bahsediyordu. ‘Nasıl yani,şimdi biz yılbaşından önce yoksulduk,şimdi zengin mi olduk?’diye konuya girdim...Amca: ‘Karnımız doyuyor,daha ne isteyelim.’dedi.Ben önyargıya karşı olmama rağmen, direk olaya ideolojik olarak girdim...Sonra baktım ki amcam başka şeylerden bahsediyor..Diyor ki:
-Siz vitrin çocuklarısınız...Ne görürseniz istiyorsunuz,ne görürseniz alıyorsunuz.İdare etmeyi bilmiyorsunuz.Ondan sonra da paramız yetmiyor diye ağlıyorsunuz.Mutluluk karnının doymasıdır...Gerisi nasılsa gelir.Sen yağ kuyruğunda beklemenin,ekmeği karneyle almanın,savaşın ortasında her an ölmeyi beklemenin nasıl bir şey olduğunu biliyor musun?Sizler yetinmeyi,küçük şeylerle mutlu olmayı bilmiyorsunuz.Söyle bakalım,kaç tane ayakkabın var?Annenle babana sor,sana Kıbrıs harbinde tepelerinden geçen uçakları,karartmaları anlatsınlar...
Ben alacaklarımı aldım,hem de fazlasıyla!..Beraber çıktık.Eve kadar bana eşlik etti.Sohbet ederek yürüdük.Ne iş yaptığımı öğrenince yüzü ışıldadı.Çok hoşuna gitti.Çocuklarından filan bahsetti.Sonra vedalaştık,gitti...
Her insanın bir hikayesi vardır.Ayaküstü bir şeyler öğrendim.İnsanın karnının doyması,hatta nefes alabilmek kimi zaman...Güvenle uyuyup,yatağından güvenle kalkabilmek .Küçücük şeyler.Küçük, küçücük mutluluklar...Belki mutluluk öğrenilebilecek bir şey...Biraz pozitif bakabilmeli...
Mutluluk bazen o kadar kolay ki..Mutlu olmayı bilene,daha doğrusu mutlu olmak isteyene..Belki de bunu bir hayat felsefesi haline getirmeli,mutlu olmayı öğrenmeli..Kim olduğunu hatırlamıyorum,ünlü bir düşünür demiş ki: "Sadece aptallar mutlu olur..."Ara sıra aptal olmanın kime zararı olur ki...
Hadi yılın ilk erik çiçeği kokusunu ta ciğerlerinize kadar çekin...Bakalım siz de benim kadar mutlu olabilecek misiniz...Gerçi ben bu yıl,henüz bu mutluluğu yaşayamadım.Ama yakındır...
Mutluluk parfüm gibidir,kendine bulaştırmazsan,başkalarına veremezsin.. Bu bahar size mutluluk getirsin ve bulaştırın herkese...
Kaldırın başınızı,bakın gökyüzüne..
Aydınlık,mutlu bir geleceğe,gülümseyen bir yüzle...Tıpkı çakıl taşları gibi,rengarenk ama hepsi kendi renginde... 

  YAĞMURDA  KOŞAMADIM Kİ HİÇ

Yüzüme değdi önce, sonra bir de gözlerime, aldırmadım.
Ürperdim önce, sonra bir de üşüdüm, boşverdim...
Sesini dinledim, dinlendim sanki, daha bir yavaş yürüdüm hatta, damlalarla daha çok buluşmak için, içime kadar işlesin diye. Bir su birikintisi seyrettim, kalbime düşen her damlanın yayılışını sonra... Yeni bir nefes aldım sanki.

Hayat, sadece kulağımda kalan bir uğultu oldu...
Bu toprak kokusunu neden özlüyorum diye bir kez daha sordum kendime, sessiz kaldım cevabını bildiğim sorunun kendisine hesap veremedim. Bir sürü cevap vardı aklıma yağmur gibi düşen, soruları bilmekse cevaptan daha zor geldi.Gecede parlayan bir ışıkta seyrettim onları. Kurgulanmış hikayemin esas kahramanı olarak, kurgulamaya çalıştığım hikayenin hangi kahramanı olsam diye bir rol beğendim kendime. Bilmem kaçıncı oyunumun ortasında yine bir sürü soru geldi aklıma, oyundan bile bile atıldım. Dünyadan gizlenmeye yer bulamadım, bir örtünün altına sığındım. Yenilgimin zaferini yaşadım içimde. Sorusu unutulmuş bir sürü cevaba karşılık üstüme gelen sorulara kendi cevabımı aradım, kelimeleri birbirine karıştırdım. Bu cevapların hiçbiri zaten benim değil ki dedim. Kendi içimde kayboldum sonra, yığılıp kaldım karanlıkta, içine doğduğum dünya bana ne kadar yeter dedim, kalbim ölmeye ne kadar yeter... Her geceden daha karanlık bir geceydi ve sabah çok uzaktı sanki. Hayat bir cümle, bende belirtisiz nesnesi oldum. Daha hızlı ölmek, daha hızlı yürümek bir an önce bulmak istedim sonra aklıma geldi ben yağmurda koşmadım ki hiç...

Uykuyla uyanıklık arası biri kaldırıp, uykularda kaybolamıyorsan yollarda kaybol, bugün kendin diye bildiğin ne varsa hepsini bırak gel dedi. Kaybolmak güzelde buna hangi yol değer dedim, tek bir yol var zaten dedi...
Önce kendimle vedalaştım sonra kendim bildiğim ne varsa... Gerçekten taşınmayacak kadar ağar mı dedim, bensizde devam eden dünyayı seyrettim penceremden bir süre sustum, susmaya alıştım...
Güneşin denize gömüldüğü an yoldaydım artık, her adımım ne kadar geride olduğumu anlattı bana. Güneş için aya, sabah için geceye yürüdüm. Güneşi arayan ışıksız pencere oldum, şiirlerin bile geçmesine izin vermedim bu pencereden, masallardansa sıkılmıştım zaten. Kendimi sürgüne gönderdim, biraz yabancı biraz uzak olmak için, belki birazda ölmek için...

Bilmediğim şehirlerde bildiğim şarkıları söyledim. Başkaları için yağmurda umarsızca yürüyen biriydim, umarsızlığımsa yağmura değildi aslında...
Onların anlatmak için yaptıkları savaşları vardı benimse; sizinkisi aklıyla kalbini buluşturamayanların işidir diye başlayan çok bilmiş cümlelerim...

Yağmurda koşanları görünce, kılıcımı gölgelerin gücü adına kaldırdığım günler geldi aklıma. Hiç sebepsiz ortalıkta düşmanım kim, niye savaşmak zorundayım , bunu bana kimler öğretti diye bilmeden, düşünmeden gezinirdim. Kimseyi bulamazsam kardeşimi düşman ilan ederdim. O'da herşeyden habersiz kılıcını kuşanır savaşmaya başlardı. Ezberlenmiş cümlelerimizi savururduk birbirimize, kılıcı en iyi kullanan değil cümleleri en iyi ezberleyen kazanırdı ya da kazandığını sanırdı. Bir kaybeden varsa ve adı savaşsa kim kazanmış olabilirdi ki...

Hepsine oyun bunlar dedim, yağmurda ıslanmayı, yürümeyi seçtim. Şimdiyse; savaşmanın saçma, kazanmanınsa anlamsız olduğu zamanın koptuğu yerde yaşıyorum...

Hayat;hala yaşıyor oluşumdan başlayıpta bitiremediğim hikaye. Ne başlatmak elinde ne de bitirmek, yolun sonu yok ... Yağmur daha bir hızlandı, daha bir yavaş yürüyorum artık...

SEDEF KAPLAN 
   
 SİZ HİÇ HAYALLERİNİZDEN SIFIR ALDINIZMI 
  
   Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışta koşarak
atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin
genç oğluna kadar uzanır.

Babasının işi nedeniyle
çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı.
Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak
istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası..

Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine
sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir
kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı.
Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi.
Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi.
Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000
metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi.

Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev,
tam kalbinin sesiydi..

İki gün sonra ödevi geri aldı.
Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir
"0" ve "Dersten sonra beni gör" uyarısı vardı.

"Neden "0" aldım?" diye merakla sordu hocasına, çocuk..

"Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal"
dedi, hocası.. "Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun.
Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir.
Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da
alman gerekiyor. Bunu başarman imkansız" ve ekledi:
"Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden
yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm."

Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danıştı.
"Oğlum" dedi babası "Bu konuda kararını kendin vermelisin.
Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!."

Çocuk bir hafta kadar düşündükt en sonra ödevini hiçbir
değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına..

"Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin" dedi..
"Ben de hayallerimi.."..... 


  

Eğer

Eğer, bütün etrafındakiler panik içine düştüğü
ve bunun sebebini senden bildikleri zaman
sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen;

Eğer sana kimse güvenmezken sen kendine güvenir
ve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen;

Eğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan
veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen,
ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan,
bütün bunlarla beraber ne çok iyi ne de çok akıllı görünmezsen;

Eğer hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan,

Eğer düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen,

Eğer zafer ve yenilgi ile karşılaşır
ve bu iki hokkabaza aynı şekilde davranabilirsen;

Eğer ağzından çıkan bir gerçeğin bazı alçaklar tarafından
ahmaklara tuzak kurmak için eğilip bükülmesine katlanabilirsen,
ya da ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yıkıldığını görür
ve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen;

Eğer bütün kazancını bir yığın yapabilir
ve yazı-tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen;
ve kaybedip yeniden başlayabilir
ve kaybın hakkında bir kerecik olsun bir şey söylemezsen;

Eğer kalp, sinir ve kasların eskidikten çok sonra bile
işine yaramaya zorlayabilirsen
ve kendinde 'dayan' diyen bir iradeden
başka bir güç kalmadığı zaman dayanabilirsen;

Eğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen,
ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen;

Eğer ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitmezse;

Eğer aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen;

Eğer bir daha dönmeyecek olan dakikayı,
altmış saniyede koşarak doldurabilirsen;

Yeryüzü ve üstündekiler senindir

Ve dahası

sen bir İNSAN olursun oğlum...
 

Rudyard Kipling


  

BİLİR MİSİN ?

Bilirmisin yalnızlık ne demek? Bilir misin
gökyüzündeki yıldızlardan medet ummayı?

Uzattın mı elini bir yıldız boyunca,
belki, tutarım diye farkında olmadan?

Uykusuz kalmayı bilir misin sabaha kadar?

Hiç küstün mü hayata?

Aslında kendinsindir küstüğün küçüğüm?

Kapatıp gözünü
hayaller kurduğun oldu mu geleceğe dair?

Bazen küçük bir masumiyet belirir
tebessümünde,
bazen gözünde hırçın bakışlar.
Kızdın mı kaderine günlerce?

Kendini tanıyamadığın oldu mu hiç?

Bazen cesaret edemeyen konuşmaya
ve bazen de hiç susmayan sen.
Sevdin mi birini?

Her yağmur yağışında saatlerce
bekledin mi sevdiğini pencerenin önünde?

Bir yudum sevgi dilendiğin
oldu mu sert bakışlardan?

Yaslanacak bir omuz aramadın mı?

Birden güldüğün oldu mu sebepsiz?

Her şiirde kendinden
bir şeyler bulmadın mı hiç?

Rüyalarda yaşadığın oldu mu hayatını,
istemediğin oldu mu uyanmayı?

Baktığın ama göremediğin oldu mu etrafı?
Ufak bir sorunu büyütüp
ölmeyi de mi istemedin hiç?

Sebebini bilmediğin bir ağırlık
çökmedi mi üstüne?

Büyüdüğünü farkedip
zamana düşman oldun mu?

Hecelerin az geldiği,
kelimelerin yetmediği
oldu mu duygularını anlatmaya?

Ağladığın oldu mu sebepsizce sabaha kadar?

Belki, sen, ağlamayı bilmiyorsundur ,
sevmeyi bilmediğin gibi.

İki damla yaş değildir ağlamak...

Önce hüzünlenmek,
sonra düşünmek, hayal etmek..

Anıları yaşamak, büyük bir özlem içinde
o küçük oyuncak bebeğe sarılmak.

İşte budur ağlamak ve yeniden yaşamak.

ascarix
 
Kulak Küpesi
 
Yalnızca iki şey sonsuzdur
birincisi evren ikincisi ise insanın aptallığı yalnız birincisinden o kadar emin değilim

ALBERT EİNSTEİN
Kulak Küpesi
 
Umut en büyük kötülüktür çünkü işkenceyi uzatır.

FRİEDRİCH NİETZSCHE
Bekçileri Kim Bekleyecek
 
İNSAN ÜÇ BEŞ DAMLA KAN, IRMAK ÜÇ BEŞ DAMALA SU, BİR HAYATA ÇATTIK Kİ HAYATA KURMUŞ PUSU. GELDİ ÖLÜMLÜ YALAN, GİTTİ ÖLÜMSÜZ GERÇEK.SİZ HAYAT SÜRENLEŞLER SİZİ KİM DİRİLTECEK.
 
HASTALA VİKTORİA SİEMPRA PATRİO MUERTO VENCEREMUS
 
bugünkü ziyaretci sayısı 6 ziyaretçi (17 klik) bu sayfada
This website was created for free with Own-Free-Website.com. Would you also like to have your own website?
Sign up for free